21 Eylül 2013 Cumartesi

Kimsesiz mektuplar 1

    Senden uzakta;güneş doğmaktan utanmamış gibi bir de batıyor umursuzca.Her şeye iyi gelecek zaman niye kabuk tutmayan yaralarımı deşiyor.Zamanla pazarlığa girmiyorum zira küstah olduğunu bilirim.
     Buralarda pek yaşanmıyor,söylesene oralar nasıl?

     Ansızın geliyor aklıma uzaklık.Durgun gözlerimi dudaklarım ve ellerim yalnız bırakmıyor.Gitgide yitiriyorum…Gitgide yitiriliyorum uzakların şehrinde…
Burada insanlar pek gülmüyor,söylesene oralar nasıl?

     Uzak şehirden oralar için döktüğüm ilk gözyaşım. Sonu gelmeyecek biliyorum.Ben unutacağım diyorum da bu haber spikerleri hep sizden bahsediyor. Ayrılıklara kavuşmalar pek yakışmaz biliyorum bu yüzden ayaklarımı saklıyorum hep yorganın altına.
Buralar pek ısınmıyor,söylesene oralar nasıl?

      İçime kapanıyorum.Bacaklarımı göğsüme kadar çekip ellerimi kenetlemek yaptığım en yaygın hareket.İştahım kapalı.Yediğim her lokma midemi bulandırıyor.Sanırım vücudum da farkında yaşanmışların. Pencereleri açıyorum da pek hava gelmiyor.
Buralarda nefes alınmıyor,söylesene oralar nasıl?

Kaçalım Martılara

Ayrılığa özenmiş bir balıkçı teknesi gibiydi gözlerin
Kıyı misali sevmiştim seni
Sense denize hasret…
feyzaygun”

28 Temmuz 2013 Pazar

işte öyle birşey

Kimsesiz bir ev düşün şimdi; tüm yaşanmışlarıyla bir harabe, enkaz yeri

Güzel koltuklar… Kim bilir kimler ağırlandı bu koltuklarda keyifli yemeklerin ardından?

Vitrinler, biblolar geçmişten bir kasvet yumağı sanki…

Duvarda asılı duran aynasındaki merak;
Kim baktı kendine bu aynada? Gördüğü pahalı takılar boyanmış gözler miydi sadece? Gizlice akan gözyaşlarını da görebildi mi yoksa?

  Sürülen bir ruj muydu sadece, yoksa kahkahalarla öptüğü adamların tek tek kanları mı bulaşmıştı dudaklarına?
 
Bir koku hakim evin her yerinde. Ağır bir koku bu. Tüm yaşanmışlardan yorgun birikmişliğin teri, ya da bitmeyen ihtirasların bunaltıcı kokusu…

 Gıcırdayan kapılar, tavan aralarından yayılan sesler ve pislikten saydamlığını yitirmiş camdan süzülmeye çalışan ışık huzmesi…


   Düşünebildin mi bu köhne harabeyi? Gösterebildim mi sana yeterince kalbimi?