28 Temmuz 2013 Pazar

işte öyle birşey

Kimsesiz bir ev düşün şimdi; tüm yaşanmışlarıyla bir harabe, enkaz yeri

Güzel koltuklar… Kim bilir kimler ağırlandı bu koltuklarda keyifli yemeklerin ardından?

Vitrinler, biblolar geçmişten bir kasvet yumağı sanki…

Duvarda asılı duran aynasındaki merak;
Kim baktı kendine bu aynada? Gördüğü pahalı takılar boyanmış gözler miydi sadece? Gizlice akan gözyaşlarını da görebildi mi yoksa?

  Sürülen bir ruj muydu sadece, yoksa kahkahalarla öptüğü adamların tek tek kanları mı bulaşmıştı dudaklarına?
 
Bir koku hakim evin her yerinde. Ağır bir koku bu. Tüm yaşanmışlardan yorgun birikmişliğin teri, ya da bitmeyen ihtirasların bunaltıcı kokusu…

 Gıcırdayan kapılar, tavan aralarından yayılan sesler ve pislikten saydamlığını yitirmiş camdan süzülmeye çalışan ışık huzmesi…


   Düşünebildin mi bu köhne harabeyi? Gösterebildim mi sana yeterince kalbimi?